Türkiye’de Tekstil Bitiyor mu?

Sektör Rakamlarla Kendi Geleceğini Anlatıyor

  28 Temmuz 2025 07:19 Pazartesi
Türkiye’de Tekstil Bitiyor mu?

Türk tekstil sektörü, son yıllarda hem büyük bir büyümeye tanıklık etti hem de sert daralmaların içinden geçti. 2019'da pandemiyle birlikte başlayan ivme, 2023 ve 2024 yıllarında ciddi bir revizyon süreciyle yer değiştirdi. 2025 ise yeni bir dengelenme yılı olarak öne çıkıyor. Bu kapsamda sektörün gidişatına dair en sık sorulan sorulardan biri haline gelen "Türkiye’de tekstil bitiyor mu?" sorusunu, veriler ve sahadan gelen analizlerle ele alıyoruz.

 

Pandemiyle Gelen Büyük Sıçrama

2020 yılıyla birlikte dünya genelinde tedarik zincirlerinde yaşanan kırılmalar, Türkiye’yi Avrupa ve ABD pazarlarına yakınlığı nedeniyle tekstildeki üretim üstünlüğünü belirgin  hale getirdi. Bu dönemde tekstil sektörü şu rakamlarla dikkat çekti:

  • Tekstil hammaddeleri ihracatı: 1 yılda 7,1 milyar dolardan 10,2 milyar dolara çıkarak %40 büyüme kaydetti.
  • Hazır giyim ve konfeksiyon: 17 milyar dolardan 22,2 milyar dolara ulaşarak %30’un üzerinde artış gösterdi.
  • Halı sektörü: 2 milyar dolardan 2,75 milyar dolara yükseldi (%34 büyüme).

Bu büyümeye paralel olarak, sektör çok ciddi makine ve teknoloji yatırımı yaptı. Yüksek talep karşısında Teknoloji geliştiren firmalar 2 yıl sonrasına teslim etmek üzere makineler sattılar.

 

Makine Talebindeki Patlama

Bu dönemde Türkiye’ye satılan tekstil makinelerinde adeta rekor kırıldı.

  • Avrupa’nın önde gelen makine üreticileri, Türkiye’den aldıkları siparişlerin bir önceki yıla göre %100’ü aşkın artış gösterdiğini duyurdu.
  • Yerli ve Çinli üreticiler de bu sipariş dalgasından pay aldı.

Ancak pandemi sonrası dönemde şu kritik gelişmeler bu büyümeyi tersine çevirmeye başladı.

 

Çin Rekabeti ve Daralan Pazar

Pandemi sonrası küresel ekonomideki normalleşme, tekstil sektöründe arz-talep dengesini kökten değiştirdi. ABD ve AB gibi büyük pazarlarda yaşanan durgunluk ve artan enflasyon, tüketim alışkanlıklarını azaltırken; pandemi sürecinde üretim kapasitesini katlayan Çinli firmalar, Türk tekstilcilerinin pazar payını ciddi ölçüde daralttı. Artan stok yükü, iç piyasadaki yüksek faiz–düşük kur politikası ve finansmana erişim sorunları, sektörü ciddi bir darboğaza soktu. Özellikle büyük yatırım yapan firmalar, ekonomik krizin baskısıyla hayatta kalma mücadelesi veriyor.

 

Türk Tekstilcisinin Ana Sorunu: Yüksek Maliyet Kıskacı

Türk tekstil sektörünün son yıllarda karşı karşıya kaldığı en büyük yapısal sorunlardan biri, hızla artan üretim maliyetleridir. Bu maliyetlerin başında ise şüphesiz işçilik giderleri gelmektedir. Emek yoğun bir yapıya sahip olan tekstil sanayi, özellikle hazır giyim ve konfeksiyon alt kollarında iş gücü verimliliğiyle rekabet etmeye çalışan bir modelde faaliyet göstermektedir. Ancak bu yapı, 2020 sonrasındaki makroekonomik gelişmelerle ciddi bir baskı altına girmiştir.

Ücretler Katlandı, Rekabet Zayıfladı

2020 yılında Türkiye’de ortalama bir tekstil işçisinin işverene maliyeti yaklaşık 700 ABD doları civarındayken, 2025 yılı itibariyle bu rakam 1.600 ABD dolarını aşmış durumdadır. Bu artış, sadece nominal asgari ücretteki yükselişten değil, aynı zamanda döviz kuru baskısı, vergi yükleri ve SGK primleri gibi dolaylı maliyet unsurlarından da kaynaklanmaktadır. Bu gelişme, Türkiye’yi geleneksel olarak ucuz iş gücü avantajıyla öne çıkan ülkelerle olan rekabetinden hızla uzaklaştırmıştır.

Kur ve Finansman Politikaları Ek Baskı Yarattı

Yüksek işçilik maliyetlerine eşlik eden diğer bir sorun ise düşük kur-yüksek faiz politikası olmuştur. Düşük döviz kuru, ihracatla ayakta kalan tekstil firmalarının gelirlerini baskılarken; yüksek faiz oranları, yeni yatırımlar için gerekli finansmana erişimi neredeyse imkânsız hale getirmiştir. Nakit akışı bozulan, üretim hacmini korumakta zorlanan birçok firma bu süreçte yeni pazarlara üretim kaydırma stratejisini değerlendirmeye başlamıştır.

Yurtdışına Yatırım Eğilimi: Mısır Örneği

Bu maliyet baskıları altında hareket eden çok sayıda Türk hazır giyim ve konfeksiyon üreticisi, başta Mısır olmak üzere Kuzey Afrika ve Güney Asya ülkelerinde üretim tesisi kurma veya fason üretim yaptırma yoluna gitmiştir. Mısır, özellikle son yıllarda Türk yatırımcılar için öne çıkan bir destinasyon olmuş; serbest bölgeleri, iş gücü maliyetlerinin düşüklüğü ve ihracata dönük avantajlı uygulamaları sayesinde tercih edilmiştir.

Ancak bu eğilim, sanıldığı kadar sorunsuz bir geçiş sunmamıştır. Türk firmaların çoğu, Mısır’da karşılaştıkları bürokratik engeller, üretim disiplini farkları, lojistik zorluklar ve güvenlik endişeleri gibi nedenlerle aradıkları verimliliği ve sürdürülebilirliği yakalayamamıştır. Hatta bazı yatırımcılar, bu ülkelerde başlattıkları üretim süreçlerinden geri adım atarak Türkiye’ye dönüş yapma yolunu tercih etmeye başlamıştır.

Sürdürülebilir Çözüm: Katma Değerli Üretim

Bu gelişmeler ışığında, sadece maliyet avantajı ile rekabet etmenin artık sürdürülebilir olmadığı, sektör paydaşları tarafından açıkça görülmektedir. Artan maliyetlere karşı kalıcı bir çözüm olarak:

  • Teknik tekstil üretimi,
  • Akıllı kumaşlar ve fonksiyonel ürünler,
  • Markalaşma ve doğrudan nihai tüketiciye ulaşma modelleri,
  • Dijitalleşme ve otomasyon yatırımları
    ön plana çıkmaktadır.

Yüksek maliyet yapısına rağmen, Ar-Ge ve inovasyon odaklı bir üretim modeli geliştiren firmalar, küresel pazarda varlığını sürdürebilmekte ve daha az hacimle daha yüksek kâr marjlarına ulaşabilmektedir.

 

Şimdi Ne Olacak?

Krizden Dönüşüme: Tekstil Sektöründe Yeni Dönemin Eşiğinde

Son beş yılın panoramasına baktığımızda Türk tekstil sektörünün, pandemi ile başlayan ve kısa sürede rekor büyümelere sahne olan bir dönemden, rasyonelleşmeye zorlandığı bir daralma sürecine evrildiğini görüyoruz. 2020 ve 2021’de %30 ila %40 arasında büyüme gösteren tekstil hammaddeleri, hazır giyim ve halı sektörleri, 2023 yılı itibarıyla bu "köpük büyüme" etkisinden arınmaya başladı. Bu düşüş bazıları için sürpriz olsa da, sektörle yakından ilgilenenler için beklenen bir revizyondu.

Pandemi Sonrası Rasyonel Dönüşüm

Hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı, 2022 yılında ulaştığı 22,2 milyar dolarlık seviyeden 2023’te %7,3 düşüşle 20,6 milyar dolara, 2024’te ise %4,3 düşüşle 19,7 milyar dolara geriledi.
Tekstil hammaddeleri ihracatı da benzer şekilde 2023’te %7,4, 2024’te ise %4,3 oranında daralarak 9 milyar 42 milyon dolar seviyesine çekildi.
Halı sektörü de bu daralmadan payını aldı ve ihracat 8,7 milyar dolardan 8,1 milyar dolara geriledi.

Sektörün iki yıldır dip noktaya ulaşmasını beklediği bu kriz süreci, 2025 yılı itibarıyla yerini göreceli bir dengeye bırakmış görünüyor.

2025 Verileri Ne Söylüyor?

2025 yılının ilk 6 ayına ait dış ticaret rakamları, sektörün yeniden istikrar kazanma eğiliminde olduğunu ortaya koyuyor:

  • Tekstil hammaddeleri ihracatı, 2024’ün aynı dönemine göre artış göstererek 4,616 milyar dolardan 4,737 milyar dolara yükseldi.
  • Hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı, düşüş eğilimini sürdürdü; 1,374 milyar dolardan 1,300 milyar dolara geriledi.
  • Halı ihracatı, 8,688 milyar dolardan 8,125 milyar dolara düştü.

Bu tablo, sektörün bazı alt kollarında toparlanma sinyalleri verirken, bazılarında hâlâ daralma trendinin sürdüğünü gösteriyor.

Tekstil Makinelerinde Dönüşüm Başladı

Makine alt sektöründe ise dikkat çekici bir gelişme yaşanıyor.

  • 2025’in ilk çeyreğinde, tekstil makineleri ihracatı 298 milyon dolardan 339 milyon dolara çıkarak %13,8 oranında artış gösterdi.
  • Aynı dönemde ithalat 553 milyon dolardan 462 milyon dolara düşerek sektörün net dış ticaret pozisyonunda iyileşme sağladı.

Bu durum, yerli makine üreticilerinin güçlendiğini ve dışa bağımlılığın azaldığını işaret ediyor.

2025: Durgunluk Değil, Hazırlık Yılı

Tüm bu veriler ışığında 2025 yılı, Türk tekstil sektörü açısından "durgunluk" değil, daha çok hazırlık ve yeniden yapılanma yılı olarak değerlendiriliyor. Firmalar, mevcut kapasitelerini koruyarak üretim süreçlerini daha verimli hale getirmeye, maliyetlerini optimize etmeye ve yüksek katma değerli üretim modellerine geçmeye çalışıyor.

2026’ya Doğru: Umut ve Strateji Yılı

Sektörün güçlü oyuncuları, 2026’yı “sıçrama yılı” olarak planlıyor. İnovatif çözümlere, sürdürülebilir üretim modellerine ve Ar-Ge’ye yatırım yapan firmalar, krizi aşarak rekabet güçlerini artırma yoluna gidiyor. Bu süreci başarıyla yöneten işletmelerin yalnızca hayatta kalmakla kalmayıp, küresel ölçekte söz sahibi olmaya devam edeceği öngörülüyor.

YORUMLAR
Sayın ziyaretçimiz; Üye olmadan yapılan yorumlar "misafir" olarak adlandırılacaktır. Yorumlarınızda size özel bir isim ve resim kullanmak, yaptığınız yorumlara üye menüsünden ulaşmak, yorumlarınıza gelen cevapları kontrol etmek ve üyelere sunulan daha pek çok özellikten yararlanmak için üye olun!
Bu haber hakkındaki yorumunuz nedir?
1000 - karakter kaldı.