Hohenstein Enstitüsü Hedef Büyüttü

Hohenstein Enstitüsü, Almanya dışındaki ilk laboratuvarını Hong Kong’da faaliyete geçirdi

  18 Mart 2013 18:40 Pazartesi
Hohenstein Enstitüsü Hedef Büyüttü

Tekstil sektörünün talep ettiği kalite ve standartların oluşturulmasında laboratuvar ve test merkezlerinin büyük bir öneme sahip olduğu genel kabul görüyor. Üretilen ürünlerin sertifikalandırılması hem üreticiler hem de alıcılar için uzun vadeli faydalar sağlıyor. Bu alanda uzun yıllardır çalışmalar yürüten, sektöre yenilikçi çözümler sunan Hohenstein Enstitüsü, sadece bir test laboratuvarı olmanın ötesinde bir misyona sahip. OEKO-TEX 100 standardı etiketi ile sektörde ‘standart’ kavramını oluşturan kuruluşun Türkiye ve küresel pazardaki çalışmalarını Hohenstein İstanbul Genel Müdür Yardımcısı Güler Sunay ve Sertifikasyon Departmanı Yetkilisi Önder Kipriye ile görüştük.

Güler Sunay, Hohenstein Enstitüsü’nün 1946 yılından bu yana dünya üzerinde tekstil konusunda sahip olduğu tecrübe ve araştırmalarla öne çıktığı söyledi. Hohenstein Enstitüsü’nün Almanya merkezi dışında küresel çapta örgütlendiğini ve sahip olduğu ofislerle sektörün kalite standartlarını oluşturmasına katkı sağladığını belirten Sunay, İstanbul ofisinin de bu doğrultuda çalışmalar gerçekleştirdiğini kaydetti.

Markalaşma ve Kimlikli Ürünler için Etiket Önemli

Firmaların etiketlendirme sürecine adım adım girmesinin daha verimli sonuçlar doğurduğuna savunan Sunay, markaların markalaşma adımları içinde bu noktayı gözden kaçıramayacaklarını kaydetti. Tekstil ve giyim konusunun sağlık, çevre ve sürdürülebilirlik gibi konularla direkt bağlantısı olduğunu altını çizen Sunay, ihraç ürünlerine Oeko Tex etiketini yerleştiren markaların artık iç pazar ürünlerine de bu etiketi yerleştirmeleri gerektiğini yineledi. Etiket konusunda üretim sürecinin yanı sıra perakende ve satış görevlilerinin de eğitilmesi gerektiğini belirtti.

Sunay konuyla ilgili sözlerine şöyle devam etti; “Üründe izlenebilirlik çok önemli. Bu etiket ve sertifikalar ürüne bir kimlik veriyor. Tüketiciler de kimliksiz ürünlerden kaçarak kendini koruyabilecek, zamanla bu kimliksiz ürünler talep gelmediği için azalarak elemine olacaktır. Bu süreçte ilk önce üretici firmalarla görüşmelere başladık. Sertifika olmadan pazardan pay almak artık çok zor. İç piyasada OEKO-TEX 100 standardı etiketinin kullanılması ile ilgili projemizin üreticiler, tüketiciler ve basın gibi birkaç ayağı var. Hohenstein önümüzdeki dönemlerde tüketicilerin bilinçlendirilmesi konusuna önemli bir yer ayıracak.”

Oeko Tex Etiketine İç Piyasada Yer Verilmeli

Güler Sunay, iç piyasada da tekstilde kalitenin artması gerektiğini belirtti. Sunay sözlerine şöyle devam etti; “Bu konuda çalışmalarımız var. Özellikle iş kıyafetleri ve koruyucu kıyafetler konusunda çalışmalara devam ediyoruz. Bu kıyafetlerdeki standartlar çok önemli. Türk insanının iyi giyinmeye hakkı var. Üreticiler sadece ihracat için değil iç piyasa için üretimlerinde de standartlarını gösteren etiketlere yer vermeliler. Türk insanı, diğerlerinden daha az değerli değil. Hohenstein Tested Quality etiketimizi iç piyasa ürünlerinde kullanmalarını istiyoruz.”

Türkiye önemli bazı markaların bu etiketlere ürünlerinde yer vermeye başladığına dikkati çeken Sunay, özellikle bebek ve iç giyim markalarının öne çıktığını söyledi. Bu konuda tüketicilerin bilinçlenerek talepte bulunmasının etkili olacağını kaydeden Sunay; “Bu etiket ürünün her anlamda standardını yükselttiğinin belgesi niteliğindedir. Menşei belli olmayan boyar maddelerin kullanıldığı ürün ile, standartlarını belgelerle kanıtlamış ürünün kalitesi aynı olamaz. Bu standartlar firmalara bir maliyet getiriyor, ürünlere eklenecek olan bu etiketle aynı zamanda kalitesiz ürünle yaşanan haksız rekabetin de önüne geçilmiş olacak” dedi.

Hong Kong Laboratuvarı Faaliyete Geçti

Küresel tekstil sektöründe Asya bölgesinin üretim gücüyle en önemli lokasyonların başında geldiğini belirten Sertifikasyon Departmanı Yetkilisi Önder Kipriye, bu nedenle Hohenstein’in üreticilerle direkt bağlantıda olmak için bu pazarda yoğun çalışma gerçekleştirdiğini söyledi. Kipriye; “Asya bölgesindeki birçok noktada Hohenstein’in zaten ofisleri bulunuyor. Bunların yanı sıra Hohenstein Almanya dışındaki ilk laboratuvarını Hong Kong’da hizmete açtı. Uzak doğunun tekstil potansiyeli göz önünde bulundurularak, Çin, Hong Kong, Hindistan ve Tayland gibi ülkelere yakın olmak için burada bir laboratuvar açma gereği duyuldu. 2012 başında gerçekleşen bu açılış hem Asya bölgesi hem de Türkiye’deki üreticiler için birçok avantajı beraberinde getirecek” dedi. İstanbul’daki Hohenstein laboratuvarının 2005 yılında kapanarak sadece ofis olarak hizmet verdiklerini hatırlatan Kipriye, Türk üreticilerin laboratuvar işlemlerinin Almanya merkezinde gerçekleştirildiğine değindi.

Hong Kong laboratuvarının açılışı ile Türk üreticiler için yeni bir seçeneğin oluştuğunu dile getiren Kipriye şunları söyledi; “Açılan bu laboratuvar konusunda Türk müşterilerimizi bilgilendiriyoruz. Yeni açılış gerçekleştiği için Almanya merkezdeki laboratuvara göre bir takım indirimler sağlanıyor, oraya göre daha esnek bir yapı sunuyor. Müşterilerimizden de bu konuda geri dönüşler almaya başladık. Hong Kong laboratuvarı OKEO-Tex dışındaki ana test taleplerini karşılıyor. Laboratuvarın ISO 17025 akreditasyonu için belli bir test sayısına gelmesi gerekiyor. Ondan sonra akredite olabiliyor. Dolayısıyla o sayının gerçekleşmesi için önceliği geçici olarak ta olsa Hong Kong verdik.”

Hong Kong laboratuvarında fiziksel, kimyasal testlerin, ağır metal, AZO boyar madde, alerjik boya testlerinin, bütün renk haslığı, ışık haslığı, su haslığı ve sürtme haslığı testlerinin gerçekleştirildiğini açıklayan Önder Kipriye, fiyat avantajının söz konusu olmadığı işlemler için yine Almanya merkezinin tercih edileceğinin altını çizdi. Test sonucunda düzenlenen raporun Hong Kong laboratuvarı adıyla düzenlendiğini belirten Kipriye, ISO 17025 akreditasyonundan sonra Almanya merkezle eşdeğer şekilde test sonuçlarının verileceğini dile getirdi.

Önder Kipriye, Türk üreticilerin sadece Türkiye’de değil, Bangladeş, Hindistan ve Çin’de de üretim gerçekleştirdiğinin altını çizerek, Hong Kong laboratuvarının, testler için uzun süre bekleme zorluğunu ortadan kaldıracağını kaydetti. Bölge pazarına yerinde ve daha hızlı bir kontrol sağlanması adına Hohenstein’in Asya pazarına önemli bir katkı sağladığını ifade eden Kipriye, laboratuvarın yeni açılmasına karşın ofisin 2005 yılında orada faaliyette olduğunu hatırlattı.

Hohenstein İstanbul Sektörü Destekliyor

Türkiye’de şu anda en çok OEKO TEX 100 standardının öne çıktığını belirten Hohenstein İstanbul Genel Müdür Yardımcısı Güler Sunay, bunun önemli bir kısmının ihracat ürünlerine yönelik olarak kullanıldığını açıkladı. Hohenstein’in Almanya dışındaki ilk mülküne İstanbul ofisi ile kavuştuğunu hatırlatan Sunay, son dönemde büyüme trendinin devam ettiğinin altını çizdi. İş hacminde bir artış yaşadıklarını ancak bunun beklenen oranda gerçekleşmediğini açıklayan Sunay, bunda Avrupa’da etkili olan kriz nedeniyle sertifika talebinin etkili olduğunun altını çizdi.

2011 yılı itibariyle, alt başlıklarıyla iki üç katına çıkmak üzere1000 Türk firmasının sertifika aldığını dile getiren Sunay, bunlar içinde direkt konfeksiyon üreticileri, boyahane, dikiş ve iplikçi, aksesuar üreticileri gibi tüm tekstil tedarikçilerinin yer aldığını belirtti. Sunay, sertifikanın sadece son ürün gibi algılanan konfeksiyonla sınırlı olmadığını vurguladı. Alınan sertifikaların bir yıllık olduğunu söyleyen Sunay, sonrasında uzatma verildiğini belirtti.

Teknik tekstiller konusunda da Türkiye’nin ciddi bir pazar olduğunu ifade eden Sunay, bazı yatırımların olduğunu ancak bunların hızla ilerlemediğini savundu. Hohenstein’in bu konuda da test hizmetleri verdiğini belirten Sunay; “Antibakteriyel apreler, su geçirmezlik, yanmazlık, soğuk geçirmezlik gibi birçok test hizmetini veriyoruz. Türkiye’de özellik iç çamaşırı, iplik ve çorapta antibakteriyellik çok yaygın bir konu. Alev almazlık konusu da ev tekstillerinde öne çıkmaya başladı. Bu konularda hem projelerle hem de maketler üzerinde çalışmalar sürdürülüyor” dedi.

Hohenstein Enstitüsü’nün sadece OEKO-TEX’den ibaret olmadığını, başka uzmanlık testlerine de sahip olduğunu dile getiren Sunay, enstitünün sahip olduğu know-how ile birçok yenilikçi projeye imza attığını sözlerine ekledi.

OEKO-TEX Nedir?

OEKO-TEX etiketi, bağımsız test enstitüleri tarafından sağlık açısından önem taşıyan 100’den fazla parametre açısından test edildiğini gösteriyor. Bu standart, iplik üretiminden bitmiş ürüne kadar, düğme ve fermuar gibi tüm aksesuarlar da dahil olmak üzere tekstil ürünlerinde kapsamlı bir güvenlik seviyesini sağlamak amacıyla 1992 yılında geliştirildi.  OEKO-TEX etiketini taşıyan tekstil ürünleri, insan doğasına uygunluk açısından yüksek standartları yerine getiriyor. 80’den fazla ülkede 9.500’ü aşkın üretici, ürünlerini Uluslararası OEKO-TEX Birliği’nin yüksek standartları doğrultusunda en son laboratuvar teknolojilerinin yardımıyla bilimsel temellere dayanan zararlı madde parametrelerine göre test ettirerek, onaylatıyor.

4 ürün sınıflandırması bulunan OEKO-TEX’de bu başlıklar şöyle sıralanıyor; Sınıf I; 3 yaş ve altı çocuklar ve bebeklere yönelik tekstiller ve tekstil oyuncaklar. Sınıf II; Yüzeylerinin büyük bir kısmı doğrudan cilde temas eden tekstiller. Sınıf III; Yüzeylerinin sadece küçük bir kısmı doğrudan cilde temas eden veya hiç etmeyen tekstiller. SINIF IV; Dekorasyon malzemeleri.

 


YORUMLAR
Sayın ziyaretçimiz; Üye olmadan yapılan yorumlar "misafir" olarak adlandırılacaktır. Yorumlarınızda size özel bir isim ve resim kullanmak, yaptığınız yorumlara üye menüsünden ulaşmak, yorumlarınıza gelen cevapları kontrol etmek ve üyelere sunulan daha pek çok özellikten yararlanmak için üye olun!
Bu haber hakkındaki yorumunuz nedir?
1000 - karakter kaldı.